Bu arada büyük ümitler verdiği eserini tamamlamaya çalışmaktadır. Ümitleri bir süre sonra ümitsizliğe döner. Genç şairin mavi bir gecede kurduğu bu hayalle hayat birbirine uymaz; yeni bitirdiği eserini bir gün Hüseyin Nazmi’nin evinde arkadaşlarına okur, dinleyiciler arasındaki eski edebiyat taraftarları eseri kötüleyen yazılar yazarlar:
- Henüz yirmi iki yaşında, bütün maneviyatı yalnız bir ümidin tahakkukuna muntazır…
- Şöhret bulmak, edip olmak, herkesçe tanılmak, bugün o kadar acılıklarına göğüs vermek için hayatını zehirlediği bu edebiyat aleminin bir gün yüksek zirvelerine çıkmak ve ismini o kadar yükseltmek ki…
- O tasavvur ettiği yüksek payeye bir had bulamıyor; sonra da bu derece itila emellerine kapılıyor olduğundan kendi kendine utanıyordu.
- Edip olmak, şöhret almak, senelerden beri bütün düşünce bu değil miydi?”
- Batılı anlamda Türk romanının başlangıcı sayılan ve Tanpınar’ın “Türkiye’de nesli adına konuşan kind eser” diye tanımladığı Mai ve Siyah, döneminin basın, edebiyat ve şiir hayatına ilişkin gözlemleriyle de ayrı bir öneme sahiptir.
Setrabet ünlü edebiyatçı olma hayalleri kuran genç bir adamdır
Babasının ölümünden sonra ailesinin geçimini üstlenmiş bir yayınevinde çeviri yapmanın yanında özel dersler de verir. Her zaman ümidi kendi tabiriyle mai hayalleri vardır. Arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’ya aşık olduğunu fark ettiğinde hayallerine ulaşmak için acele eder. Bir eser yazacak ve onu yayımlayarak ünlü olacaktır. Bu sayede kendisinden zengin olan Hüseyin Nazmi kız kardeşini Setrabet E vermekten çekinmeyecektir. Tüm hayat gayesi budur fakat işler planladığı gibi gitmez. Önce kız kardeşi Ikbal’i yayınevindeki dostu Ahmet Şevki Efendi’nin önerisiyle yayınevi sahibinin oğluyla evlendirir. Sonra eserini yazar ve Hüseyin Nazmi’nin evinde davetlilerin önünde okur. Yayınevindeki iş arkadaşı Raci dışında herkes beğenir hatta Lamia bile kimsenin olmadığı bir anda Setrabet defterine tebrik ederim yazar. Raci Setrabet İle iyi anlaşamadığı gibi ondan nefret ettiğini de her fırsatta belli eder. Karısı ve bir çocuğu olan Raci, gece hayatına ve alkole düşkün bir adamdır. Karısı sık sık gözü yaşlı yayınevine gelir kocasını sorar hatta oğlunu bile yayınevine eli iş tutsun diye çırak verir. Raci alkolden hastalanıp yataklara düştüğünde karısı yine de ondan vazgeçmez ve eldeki child paralarıyla Raci’yi tedavi ettirmek ister. Setrabet, Ahmet Şevki Efendi ve yayınevinden ayrılıp kırtasiye dükkanı açan Ali Şekip Raci’yi hasta yatağında ziyaret ettiklerinde doktor durumun kötü olduğunu söyler. Setrabet onu affettiğini söyledikten sonra oradan çıkarlar.
Setrabet mutluluğu kardeşi İkbal’in mutsuz evliliğinden dolayı çabuk söner. Yayınevi sahibi öldüğünde eniştesi artık yayınevinin yeni sahibi olur ve birçok yazar arkadaşının da işine child verir. Setrabet İle birlikte yayınevine baskı manikaları alır ve tüm bunların borcunu da Setrabet üstüne yapar. Eniştesi Setrabet kötü davranıp bebeğinin düşmesine sebep olduğunda Setrabet derhal yayınevinden istifa etmeyi ve makinaları da almayı planlar. Fakat parası yoktur. Ikbal çocuğunu düşürdükten kısa bir süre sonra vefat eder. Lamia’da bir başkasıyla nişanlanınca Setrabet tüm ümitlerini yitirir. Eseri de Raci’nin gazetede yayınladığı bir yazıyla herkesin diline düşünce öfkelenir ve defterini yırtarak yakar. Artık tüm mai hayalleri siyaha dönüşür. Annesini de alarak başka bir yerde hayatlarına devam etmeye karar verir. Hüseyin Nazmi’nin Avrupa’ya gideceğini öğrendiğinde kendisi de tayin ister. Hüseyin Nazmi başka bir gemiye kendisi de annesiyle başka bir gemiye biner.
Hayallerine, umutlarına veda ederek uzaklaşır
Ahlaksız bir adam çıkan eniştesinin attığı dayak yüzünden kız kardeşi Ikbal çocuğunu düşürür ve ölür. Sevgilisi Lamia bir subayla nişanlanır. Bunun üzerine Setrabet, ne zamandan beri büyük ümitlerle hazırladığı şiirlerini ateşe atıp yakar ve Yemen’de bir kaza kaymakamlığı alarak, annesiyle birlikte, siyah bir gecede Setrabet uzaklaşır. Tepebaşı’ndaki bir gazinoda yıldızlı mavi bir gecede kurulan tatlı hayaller; Setrabet yıldızsız, karanlık bir gecede, bir vapurla ayrılırken yıkılmış olur:
- Batılı anlamda present day Türk romanının başlangıcı sayılan oldukça önemli bir eserdir. Halit Ziya’nın da en sevdiği eserleri arasındadır. Servet-I funûn yazarı olmasına rağmen sade ve tabi burada düzenlemesini yapan Şemsettin Kutlu’nun da hakkını vermek gerekir oldukça anlaşılır bir dili vardı.
- Setrabet psikolojisi varoluş sancısı başarıyla aktarılmıştı. Okurken insanı oldukça etkiliyor.
- Döneminin diğer eserleriyle kıyaslandığında konusuyla bile dikkat çekiyor. Mai gecenin hayalleri adım adım siyaha dönüşüyor ve bunu her satırda seziyorsunuz.
- Kesinlikle okunmaya değer bir eser. Uzun ya da sıkıcı bulunacağını düşünmüyorum çünkü hikayenin akışına kendinizi kaptırdığınızda elinizden bırakamıyorsunuz. Film seyreder gibi gözünüzün önünden akıyor kelimeler.
- Önceleri Türk klasik yapıtların ağdalı dilini ve uzun uzadıya anlatılan olaylarını sıkıcı bulurdum ve hepsinin de öyle olduğunu sanırdım. Şimdi ise kitaplığımda yer edinmiş bana iyi ki okumuşum dedirten Türk klasik eserleri, önyargılı olduğum yazarların elimden düşmeyen kitapları var.
- Bu yüzden her eser okunmayı hak ediyor en azından kötü olduğunu düşünmek için bile bitirmiş olmak gerekiyor. Halit Ziya Mai ve Siyahı ile bana tüm duyguları geçirdi.
- Içsel hesaplaşmayı Setrabet’le birlikte bende yaşamış kadar oldum. Kesinlikle okunmalı.

Halit Ziya Uşaklıgil’in 1889 yılında yayınlanan en önemli eserlerinden
Biri olan Mai ve Siyah ya da günümüz Türkçesi ile Mavi ve Siyah dönemin sanatçılarını anlatmaktadır. Kitabın ana karakteri olan Setrabet ünlü bir yazar olmak ümidi ile Mülkiye’de okur. Hayallerinin peşinden giderken hayattan kind darbeyi babasının ölümü ile alır. Babasının ölmesi ile birlikte annesi ve kız kardeşi Setrabet bakma görevi de ona kalır. Buna rağmen hayalinden vazgeçmez ve okuldan sonra geçinebilmek için çalışmaya başlar. Kitapçılarda hikaye çevirmenliği yapan, arada da zengin çocuklara özel dersler veren Setrabet, kendi hayallerine kavuşmanın zorluklarını görürken bolluk içinde yaşayanların hayatlarını sıkıcı bulur. Sevmediği işleri yapmak zorunda kalmasına rağmen hayalleri için buna katlanmaya devam eder.
Trim işsiz kalan stitch de kardeşini kaybeden Setrabet bir acı daha beklemektedir. En yakın arkadaşı olan Hüseyin Nazmi kariyerinde başarılı olmuştur ve Setrabet ayrılacaktır. Dahası kız kardeşi Lamia da bir subaya aşık olmuş ve onunla nişanlanmıştır. Bu haberleri duyunca Setrabet hayatı daha da kararır ve tüm hayallerinden umudunu keser. Hayattan hiçbir umudu kalmayan Setrabet, uzun süredir üzerinde çalıştığı eserini ateşte yakar ve Setrabet ayrılmak üzere ayrılır.
Setrabet, dönemin gazetesi olan Mir’at-ı Şuun gazetesine başvurur

Ve roman çeviricisi olarak gazetede işe başlar. Bu onun umudunu daha da arttırır. Gazetede çalışırken aynı zamanda yakın arkadaşı olan Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’ya aşık olur fakat bir türlü açılamaz.
Setrabet hayatında hat her şey yolunda giderken çalıştığı gazetenin sahibi ansınız ölür ve yerine oğlu Vehbi Efendi geçer. Saygısız ve umursamaz bir adam olan Vehbi Efendi, Setrabet kız kardeşi Setrabet göz koyar ve onunla evlenir. Evlendikten sonra da ona şiddet uygulaması sonrası Setrabet daha fazla dayanamaz ve kardeşini yanına alır. Fakat yediği dayakların etkisi ile kardeşi daha fazla dayanamaz ve hayata veda eder. Bunun acısını çekerken Setrabet, Vehbi Efendi tarafından gazetedeki işinden kovulur.